Çocuk Olmak Özgürlüktür

cocuk

Çocukken, henüz öğrenmediğin çok şey var iken, çıkartabilirsin içindeki cevheri, ancak o zaman gerekli cesareti gösterir ve farkında olmadan en iyi atışını yaparsın. El yordamı ile mistisizm bir olur sanki. Çocuğun yaptıklarına hayret edersin. Dikkatsiz atışlar yapar ve her bir nokta olması gerektiği yere düşer. Bu rahatlığın ve tesadüfi mükemmelliğin bir nedeni de çocuğun sadece sevdiği şeyleri yapmasıdır. Yapmacık ilgiler duymaz, insanların ne diyeceğini veya beğenip beğenmeyeceklerini düşünmez. Tarz yaratmaya kalkışmaz veya kandırmaz. İçinden geleni yapar sadece.

Çoğu zaman düşünüyorum; ben neden bu kadar düzgün olmaya çalışıyorum. Düzgün olmaya çalışmak, insanda farklı hiçbir yan bırakmaz. Var olan 3grlık yaratıcılığı da alır götürür. Düzgün olmak; özgür olmak tanımının tam tersidir. Ve bir insan kendini bilerek ve isteyerek bu kör kuyuya neden atar bilmem. Herkesin seveceği bir insan olmak hayatımın gayesi midir? O kadar ki yeni biri ile tanışmak beni mide kramplarına sürükler (ya beni sevmezse diye). Bunu klişelerden klişe beğenip çocukluğumdaki sevgi eksikliğine bağlamak isterdim; fakat dünyanın en iyi annesine sahip olduğumu söyleyebilirim. O kadar iyi ki geri kalan hiçbir akrabamın beni sevmesine ihtiyaç bırakmamıştır.

Çocuk gibi olsam, bu beğenilme arzusundan sıyrılsam ve farklı olsam. İçimden gelen o sesteki kişi olsam. Fazla düzgün olmaya çalışmak insanın cesaretini elbet kıracaktır. Manyak olmaya karar versem mesela? Hayatımda kimse tarafından kısıtlanmamış ve kurallar koyulmamış olduğum için belki de öyle bir otokontrole sahibim ki anlatamam. Bir çocuğun hareketlerini ve tepkilerini hatırlamıyorum bile.

Yine de düşünüyorum insan ne kadar tutsak olursa olsun –fiziksel veya ruhsal- kendini özgür bırakabildiği tek bir alan olmalı en azından. Benim için yazmak olabilir mesela. Yapmaya özendiğim o kadar çok şey var iken, bunların bazılarının etkisi zamanla geçer iken, yapabildiğim, hatta yapmazsam ölebileceğim tek aktivite bu ise; bu da benim özgürlüğümdür belki.

Her durumda geçerli olmasa da insan bilmezken özgürdür.

Hayat kaygısının önemli rolünü de unutmamak gerekir ki benim gibi bu endişeleri hat safhada yaşayanlar kuralların dışına çıkmayanlardır. Risk almaktan ve değişiklikten öcü görmüş gibi kaçan; ama yeni yerlere gidenleri ve yeni insanlarla tanışanları içten içe kıskanan, bir türlü kendinden memnun olmayan huzursuz ruhlar beni anlayacaktır.

Aelita Andre 5 yaşında profesyonel bir ressam bana bunları düşündürdü. Ona özenirken kendimi yazarken buldum. Bugün boya yapmaya kalksam ne olurdu dedim. Üstüm başım fazla kirlenmesin diye uğraşırdım herhalde; çünkü biliyorum ki bunlar kıyafetten çıkmaz ve kıyafet almak için para gerekir vs. veya insanların beğenip beğenmeyeceği endişesiyle daha önce gördüklerimden bir şeyler yapmaya çalışırdım; çünkü biliyorum ki bu dünyada beğenilmezsen var olamazsın vs. Sonuç olarak resim yapabilecek kadar özgür ve cesur değilim.

Kuralların dışında oynamayı sevmem ne de olsa. Sorunum neyse bunu sevmeyi öğrenmeliyim. Belki beni bir yere taşıyacak olan şey bu sorunlar olacaktır…

“There is no must in art because art is free.”

Wassily Kandinsky